20 Ocak 2012 Cuma

Elma Çekirdeği

Renk ver bana.
Koku ver.
Masumiyeti öğret...
Önce aşık et beni kendine,
sonra aniden terket.
Elmayı çekirdeğiyle kaynat reçel yaparken.
Renk ver bana.
Koku ver.
Gerçek beni öğret...
Ekmek almak için, elinde karneyle
sıraya girdiğinde;
kaçarken ben polislerden seni gördüğümde,
gör beni.
Al götür evine, sakla, dua et.
Hüznünü anlat ve sal rengini, kokun üstüme sinsin.
Elma çekirdeği ol küçük kadın.
Sev beni.
Renk ver bana.
Koku ver.
Parmak uçlarını öğret.
Yağmurlu bir İstanbul'a uyanalım öğle vakti.
Çay ve simidi seviştirelim ağızlarımızda.
Utanarak bakalım birbirimize,
utanmadan sevişelim korkularımızda.
Tenini sil tenime,
ağlarken de gülebilmeyi öğret.
Sev beni.
Renk ver bana.
Koku ver...

9 yorum:

  1. !!!

    arka arkaya yazma böyle, kıskanıyorum yeteneğini!

    YanıtlaSil
  2. Ama sen böyle güzel tepkiler verdikçe benim daha da yazasım geliyor. Ego sahibiyiz neticede =) Şaka bir yana, yazmazsak olmaz nini. Bazen tek yol yazmak.

    YanıtlaSil
  3. çok güzel olmuş :) ne kadar samimi yazmışsın

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkür ederim, çok sağolun =)

    YanıtlaSil
  5. Yıkımın ta kendisine çıkan yollarda, küstah renkler yıkar ya ellerini. Sonralarını bir uçurtma alır. Bir de hafifledi mi ayaklar.. Huzur ışıldar ya. Öyle.

    Ne derler; "rengine sağlık"

    YanıtlaSil
  6. Teşekkür ederim Emilia, uçurtma hafifliği dilerim =)

    YanıtlaSil
  7. Hepimize sevgili Raymond Dufayel.
    Sonraki postlarında görüşmek dileğiyle.
    :)

    YanıtlaSil
  8. şiirlerin beynimin bodrum katından sesler duymama neden oluyor ama ne sesi bilmiyorum ve galiba onları duymayıda sevmiyorum ama neyi bilmiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğumuzdan kalan korkularımızın yıllar içerisinde şekil değiştirmesiyle oluşuyor yazdıklarım. Yatağımın altındaki canavar yalnızlığa dönüştü mesela. Ya da gecenin köründe gelen tıkırtılar "O mu geldi?" sorusunu sorduran topuk sesleri oldu. Saçma sapan şeyler işte. Huniliysem demek ki...

      Sil